Küçük Beyoğlu

Bir Kafe Pi vardır, bilenler bilir. Hatta aslında artık herkesler biliyor. Dağ taş Kafe Pi oldu. Starbucks kadar şubesi var artık adamların İstiklal üzerinde. İşte bir varmış bir yokmuş, hepi topu iki tane Kafe Pi varmış. Üniversite’ye girdikten sonra ilk iki yıl bunlardan Taksim’de olanına ne zaman gitseniz Yiğit oradaymış. Ama Pi’yi başka bir zamana bırakıyorum. Şimdilik konumuz Küçük Beyoğlu.

Emek sinemasının arkasında bir sokak vardı ki bir zamanlar travestiden geçinmezdi. İşte Pi’nin sahipleri bu sokağı aldılar, evirip çevirip komple bar yaptılar. Nevizade gibisinden bir “bar sokağı” oldu. İlk açıldığı zamanlardan beri (2008 baharı olması lazım) gidiyorum (son zamanlarda çok gitmesem de). İlk başta koskoca mekanda bikaç arkadaşımla takılıyordum, şimdi ise dolup taşıyor.

Nereden başlasam? Her ne kadar pek çok insan bilse de önce genel olarak mekanı tarif edeyim. Efendim emek sinemasını geçi sola döndüğünüz anda masalarla dolu sokağı göreceksiniz. Bu açık alan yazın su püskürten bir sistemle sizi sulamak suretiyle serinletiyor. Bir de teras var açık mekan olarak. Terasın üstü açılıp kapanabildiği için hem yazın hem de kışın keyifli bir yer diyebilirim. İç mekanların ise birinci katları hariç kulanıldığına daha denk gelmedim. Zira kışın müşteri (ben dahil)daha çok Pi’ye abanıyor ve hem bu mekanları kullanmaya gerek kalmıyor hem de ne bileyim öyle “15 kişi doluşalım bir yere biz-bize olalım” gibisinden bir şey düşünmüyorsanız pek de şahane mekanlar değiller. Tüm binaların ayrı ayrı isimleri var ancak sizi yanıltmasın, hepsi aynı işletmeye ait (Hoş, gerçi yanıltacak bir durum yok pek.)

Yani neticede sokağı baya adam ettiklerini söyleyebiliriz, bu açıdan kendilerini takdir ediyorum. Mekanın müşterileri genel olarak genç şahsiyetler. Servis elemanları da öyle, üniversite öğrencileri filan. Atmosfer olarak Pi’ye yakın diyebiliriz yani, sadece mekan daha ferah. Müzikleri daha çok alternatif rock tarzında seyrediyor. Cuma-Cumartesi akşamları millet coşsun diye daha eğlenceli, bilindik şeyler çalınabiliyor. Yani fena değil diyebilirim, ben daha sert şeyler dinlemeye meyilli olsam da genellikle müzikten rahatsız olmuyorum. Yüksek sese alışık değilseniz sizin kafanızı zaman zaman biraz ütüleyebilir.

İçkiler! Aaa, içkiler tabii ki. Bir bardaki muhtemelen en önemli şey (Öff ne diyorum lan ben, marslıya barın ne olduğunu anlatıyorum sanki). İçkileri güzeldir KB’nin. Çoğu Pi ile aynı zaten. Mojito (apple mojito tavsiyedir), Long Island, Cuba Libre gibi klasik kokteyllerin yanı sıra her zevke uygun bir kokteyl bulmak mümkün herhalde. Burada kendinize uygun bir kokteyl bulamazsanız içmeyi bırakın derim, bu iş size göre değil (ya da bira filan için ne bileyim). Cidden farklı şeyler denemeye çalışın, ilginç tatlar keşfedebilirsiniz. İçkinin yanında gelen kızartma türü zımbırtıların da başarılı olduğunu söyleyebilirim. Özellikle pek sevdiğim elma dilim patates de gayet iyi. Onun haricinde aslında pizzaları var ama neyalan söyleyeyim hiç deneyemedim ama deneyenlerden olumlu şeyler duydum. Mekanın fiyatları için ortalama diyebiliriz. Ne çok ucuz ne çok pahalı. Ama fiyat/performans genelde oldukça iyi.

Her şey iyi güzel de, hiç olumsuz bir tarafı yok mu buranın? Var gibi. Şöyle ki: memesiz girilmez. Evet arkadaşlar, diyelim ki üç tane pipi sahibi arkadaş gittiniz, etraf tenha gibi ve işte oturup bişeyler içmek muhabbet etmek istiyorsunuz. E, istersiniz tabi gayet normal. Tamam da masaların üstünde “rezerve”ler dolu. Bok rezerve! Onlar rezerve filan değil, herkes biliyor. En iyi de ben biliyorum. Böyle üç pipili (üç tane ayrı insanda pipi yani, yoksa bi doktora gidin zaten barda işiniz ne) olarak giderseniz en ücra ve abuk köşeye oturturlar sizi, pek şansınız yok. Yani çünkü sizi orta bir yere oturtursalar bardaki kızlara tecavüz etmeye kalkıp hepsini kaçıracaksınız, evet. Bilmeyenler için söyleyeyim hani öyle çok barzo bir tipim de yok yani. Tamamen erkek olmamla alakalı bir durum. Aslında şeflerden bazılarını tanıyorum ve onlara rastlarsam istediğim yere oturma hürriyetine kavuşuyorum ama diğer personel sürekli değiştiği için ve beni tanımadıkları için kendilerine söylendiği gibi yapıp beni en ücra köşeye oturtuyorlar yanımda bir hatun kişi yoksa. E, ne yapayım kardeşim yani barda oturup adam gibi muamele görüp iki mojito yudumlamak için? Kestireyim mi? Bu yazdıklarım belki biraz ağır olabilir, ben de sivriyimdir biraz ama yani hakikaten sapıkmışım gibi hissediyorum böyle bir tavırla karşılaşınca. Az bile yazıyorum.

Bir de tuvaletlerle ilgili bir şey eklemek istiyorum. Bara ilk kez geldiniz, üç tane bira devirdiniz ve haliyle tuvalete gitmeniz lazım. Yerini sordunuz, tuvaletler karşınızda. Kapıdaki yazılara bakıyorsunuz. birinde “K” yazıyor. Kadın herhalde. Diğerine bakıyorsunuz, “B”. Bayan herhalde? “Bi dakka lan n’oluyo?” demeye kalmadan üçüncü kapıda bilin bakalım ne var? “KB” yazıyor, “KadınBayan”?! Yahu tamam KB, Küçük Beyoğlu oluyo ne güzel düşünmüşsünüz de arkadaşım ben işemek istiyorum, hangisine girecem onu yazsaydın keşke? Hangisinin ne olduğunu burada söylemeyeceğim. Sorun, çeksinler cefasını.

Evet, benim izlenimlerim bunlar. Eklemek/düzeltmek istediğiniz bir şey varsa yorumlara yazabilirsiniz. Bir başka incelemeye kadar, sayanora!

Not: Bu arada Hüseyin’e “Yukarıya çok gezenin ayağına bok bulaşırmış yazsana” demiştim şakasına adam harbiden yazmış ya 🙂 Allah iyiliğini versin lan Hüseyin.

Meraklısına: web | mail | twitter | face | ekşi | mekanist

“Mutlu günler!” | mistiklal ekip
Latest posts by Yiğitcan Karanfil (see all)
8 comments to “Küçük Beyoğlu”
  1. Burası ciddi bir müesesese arkadaşım:) Fena mı, gezmeyip okusunlar dicem ama gezmeyeceklerse niye okuyorlar diyeceksin. Yine paradoxa ulaşıcaz… Bu arada diyorum ki etiket olayını abartıyorsun sanki insanların işine yarayacağı kadarı kalsa hani daha işlevsel olur. Bak işlevsel dedim, sen mimarsın işlevsel düşün 😛

    Tuvaletle ilgili de bir tespit geldi: K sivri hatlar; erkek, B mememsi; bayan, KB de geriye kalanlar…

  2. Hep söyleniyor bu dediğin ama açıkçası bana denk gelmedi (tabi bu personelin öküz gibi davranmadığı manasına gelmiyor, daha geçen gün Hüseyin anlattı yaşanan bir öküzlüğü). Zaten artık gitmiyorum neredeyse, sadece mecbur kalırsam. Bunun yanında Cuma-Cumartesi akşamları oturacak yer bulamıyorsun, dolayısıyla tavırda bir değişim yok. İnsanlar her türlü gidiyor yani. Pi’nin samimi havası öldü artık. Taksim rock bar’a da ne zamandır gitmiyorum çünkü gitmeye korkar oldum. Bu yüzden incelemesini de yazmıyorum, bu sıralar gitmeyi düşünüyorum son halini görmek için ve yazdığım şey muhtemelen otopsi raporu gibi olacak: Güzel bir mekan nasıl katledilir?

  3. ben ömrümde bu kadar gavat garsonların çalıştığı başka bir yer görmedim.. sanki allah müşterilerin belasını versin yazmak istiyorlar tabelaya da bişeyden çekiniyorlar müessese olarak. zaten erkek erkeğe laflamaya gitmek mümkün değil ırz düşmanı muamelesi yapabilirler.. olur da bomboş bi katına geçerseniz de önünüze 2 menü fırlatırlar .. ne bi hoşgeldiniz ne bi iyi akşamlar.. biz ne yaparız.. o şerefsiz harekete şerefimizle mekanı yorum yapmadan terkederek karşılık veririz. gitmeyin gözünüzüü seveyim insanlık öğrenmeleri gerek birazcık ya

  4. Ya geçenlerde bi arkadaşımız çağırdı da gittik. Artık zaten herkesin bildiği üzere dışarıda masa falan yok. Tek açık mekan teras yani. Oraya da yüz bin görevli geçmek suretiyle çıkabiliyorsun ancak. Sanırsın ki mekan Hollywood’da içerde de George Clooney var. Sen de yanına gitmeye çalışıyorsun. Bir de yaş ortalaması 15 civarı.

Bir yanıt yazın