Rose Marine

Biraz başka işlere kanalize (dötten uydurma kelimeler) olduktan sonra her zamanki gibi eski sevgilim, ilk aşkım, mistiklal’e dönüyorum. Aslında kıskanç olmasa da bu cümleleri okuyunca “Nasıl yani benden ayrılınca eski sevgiline mi döneceksin?” diye soracağı kesin gerçek sevgilime, son aşkıma da sevgiler. Pembe magazin bloglarına dönmeden sanşsız mekanımızın adını veriyorum: Rose Marine (sanki başlıkta yazmadım da heyecan yaratıyorum aklımca)

Aslında bu aralar çok güzel mekanlarda güzel vakitler geçiriyoruz. Dur biraz daha deneyelim yazmadan önce derken müdavim bile olduk; foursquare uygulamasını kullananların deyimiyle major yani. Fakat bu kadar güzelin arasından size güzelmiş gibi görünen bir yeri anlatmak daha eğlenceli geldi gece gece. Garsonlardan başlıyorum. Bisss…

Biraz araştırdığım kadarıyla hepsinde bir problem varmış. Ters tavırlar, beceri yoksunluğu, ukelalık, bütün mekanı süzüp sizi görememe gibi… Ama bizimki Edebiyat derslerindeki yazarın ne demek istediğini asla anlamayan öğrencinin ters evrilmiş hali. Lan! Ortaya söylenen başlangıç bütün yemekler bitince gelir mi? Öyle olsa finiş derdik. Aslında hesabı aldığı anda belliydi finiş. 4 kişi 4 kere söyledik, biz söyledikçe o sordu. Kenan Işık gibi denedi bizi. Biz de yemekleri…

Gerçekten anlamadığım için size soruyorum. Menüye bakınca 20-30-40 diye yükselen fiyatlarla pazarlanan yemekten ne beklersiniz? Kaliteli bir ahçının eli değmiş, lezzetli ve şık bir yemek mi? Üzgünüm. Rose’de ancak büfe seviyesinde bir mutfak kültürü var. Kültür dediğim de bakteri falan. (Çok kötüyüm)

Gelelim dekorasyona… Bahçe bahçe diye bin takla atıyorlar. 4 tarafı tuğla görünümlü duvar, çakma pencere ve perde ile çevrili; üstü de çelik strüktür ile kapalı. Pek bahçede gibi hissedemiyorsunuz. Hani apartmanda balkonu kapatınca balkon olmaz ya artık, onun gibi bişey.

Bence mekan kendine bir çeki düzen vermeli.

Meraklısına:  web | mail | twitter | face | ekşi | mekanist

“Mutlu günler!” | mistiklal ekip
Hüseyin
Takip et!
3 comments to “Rose Marine”
  1. fiyatlar normalin üstü. menüde bildiğiniz klasik kafe yemekleri var. bir atraksiyon da yok yani. garson hakikaten nereden gelmiş dünyamıza belli değil. zor konuşuyor. ne istediğimizi zoraki bir şekilde anlattıktan sonra bir süre başlangıç yemeğimizi (bruschetta) bekledik. ana yemekler çıkageldi. dedik iptal edelim madem başlangıç dediğin yemekten önce gelir. adam suratımıza bön bön bakıp bir bakayım mutfağa diye gitti. ve elinde bruschetta(!) dediği şeyle çıkageldi. bruschettayı da hangi tariften öğrendilerse. garip mantarlı yanmış tuhaf bir şey önümüze geliverdi. yemekler ise bir o kadar kötüydü. ben evde daha güzelini yaparım o makarnanın. kısacası ne yemekleri güzel, ne hizmet iyi, ne fiyat uygun.

  2. sayın penbeoğlu,
    kanalize fransızcadan dilimize girmiş olmakla beraber (canalisé) gayette tdk’nın dahi kabul ettiği bir kelimemizdir. rica ederim dötünüze haksızlık etmeyiniz.

    ayrıca fi tarihinde rose marine adlı güzide mekanda; mevsim meyveli tart olduğu iddia edilen ancak bayat elmalı tartı andıran bir tatlı yedikten sonra bu mekanı sürekli olarak es geçmişliğim vardır. sayın rose marine görüyorum hala aynısın, daha da gelmem rose marine efendim.

Bir yanıt yazın