80’ler de Lubunya Olmak

80'lerde lubunya olmak

Oda tiyatrosunun salon tiyatrosundan en net farkı gerçekliğin içine oturmak benim için. Mekan Artı da pavyon şekline dönüştürdüğü sahnesiyle tam olarak gerçeklerden ön koltuklara yerinizi ayırıyor. Zamanın da Huysuz Virjin’lerin, Arzu Okayların gelip oturduğu koltuklara geçiyorsunuz. Aynı zaman da Mekan Artının yeri de pek manidar, oyun bittikten sonra bir iki saat daha o sokaklarda kalsanız , oyunculardan birinin dediği gibi “İşte böyle böyle gelmişiz şimdiye” ‘nin şimdisini görmeniz mümkün.

Bu arada sahne eskiden otoparkmış. Azıcık tıkış pıkış ama değdi bence.

Oyun arabesk şarkılarla başlıyor, “Ben hiç ahlaksızla yatmadım her biri çok ahlaklıydı, aile babaları , ton ton dedeler, bir ben ahlaksızdım” diyor.  Her biri  güzel tespitlerle, geçiştire geçiştire anlatıyor hikayesini… Cancan’ı , Sansaryan Han’ı otobüslerde ki almalı vermeli yolcuğunu, annesini babasını, aşklarını. Şehirden şehire hayat hikayesini. 80 ler darbesinden sonra tanık olduğu ve gördüğü işkenceleri.

Oyunun metni aynı ismi taşıyan Siyah Pembe Üçgen tarafından çıkarılan kitaptan alınmış. Metin bu dönemi yaşayan kadınların röportajlarından oluşuyor, aynı zamanda fotoğraflar da mevcut. O röportaj gerçekliği, lubunyaların her zamanki açık sözlü samimi halleri, oyunda da direk göze çarpıyor.

Uyarlama ve yönetmenliği Ufuk Tam Altunkaya yapmış. Oyuncularsa Ayşe Gülerman, Burcu Şeyben, Elit Çam ve Neşem Akhan. Söylemeden edemiyeceğim, Elit Çam’ın performansı o kadar iyi ki, çıkışta “O kadın gerçekten trans mıydı?” diyen arkadaşlarım oldu. Şöyle ki, oyun güzeldi evet; ama 80’lerde ‘kadın kılığında erkek!’ olmanın fragmanını izlemiş gibi hissediyorsunuz. Uzun bir tanıtım oyunu, odak aldığı konu anılar olunca kafanızda felsefi bir alt-metin oluşmuyor. ‘Ne çekmişler be!’ demeli üzülmeli gülmeli şarkılı bir oyun olmuş. Kafanız dağınık çıkıyorsunuz biraz. Oyunun ‘aslında neler söylediği’ izlerken kayboluyor. Türkiye’de ahlak kavramı, aile olgusu, iş hayatı, seks ve sokaklar , din , cinsiyet her birinin hatta daha fazlasının çok yerinde tespitleri var fakat söylediğim gibi biraz dağınık ve bitince oturup tek tek düşünmenizi gerektiren bir oyun.

Yine de Karaköy’deki meşhur yokuşla sizinle de bir yaşanmışlığınız olsun. Bir lubunyayla ortak hikayeniz var artık, gidin görün izleyin derim.

Oyundan;

“Öyle bir iş yapıyordum ki İntim Gazinosu’nda , hakikaten parmakla gösteriliyordum. Bir de öyle boylu posluyum o zamanlar…At gibi karı, derlerdi. Bir de şarkta çalıştığım için bütün eski müşterilerim oraya akın ediyordu. Bir masadan kalkıp bir masaya zor oturuyordum. Sahnem bir olaydı. Assolist Mahmut Tuncer’di , as altı ben…”

Mekan  Artı / her Cumartesi akşam saat sekiz buçuk /  Elmadağ İstanbul.

Nasıl bulurum derseniz, Hilton’un karşı caddesinde Türk Hava Yolları’nın acentasının olduğu sokaktan (Üftade sok.) girin, 2 sokak ilerledikten sonra karşınıza çıkacak.

İyi seyirler.

Bir yanıt yazın