Arşivi Parçalamak: Bir Osmanlı Ailesinde Temsil, Kimlik, Hafıza / 21 Ocak-23 Mart @SALT Galata

Said Bey'in oğlu, Hakkı Tez'in 1930'larda yaptığı bir kolaj. Yol, elektrik direkleri ve yapılar: moderni sergilemek

Said Bey’in oğlu, Hakkı Tez’in 1930’larda yaptığı bir kolaj. Yol, elektrik direkleri ve yapılara üstten bakan genç kuşak: moderni sergilemek Ankara, Keçiören

Dün sabah “Arşivi Parçalamak” sergisinin basın ön gösterimi için SALT Galata’daydık. Henüz ilk haberlerini okuduğum da bile beni heyecanlandıran bir çalışmaydı. Hem önceki SALT açık arşiv sergilerinin güzelliğini bildiğimden, hem de ellerindeki tüm belgeleri kamuya açık tutma politikalarını beğendiğimden daha en başından pozitif düşüncelerle doluydum. Dünkü sunumda anladım ki yanılmamışım, karşımda içerik olarak beklediğimden çok daha dolu, arka planında inanılmaz titiz bir çalışma yapılmış ve çok ince ayrıntılara kadar özenle tasarlanmış bir sergi var.

Ece Zerman sergiyi anlatırken

Ece Zerman sergiyi anlatırken

“Arşivi Parçalamak” bir dönem sergisi; Osmanlı Devletinin yıkılışından yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan zaman zarfında bir ailenin hikâyesini anlatıyor, aynı zamanda bu sergi bir ülkenin ve değişen insanlarının öyküsü. Toplumsal Tarih dergisindeki yazılarından hatırlayabileceğiniz Ece Zerman’ın (Boğaziçi Üniversitesi) yüksek lisans tezinden yola çıkarak kavramsallaştırdığı “Arşivi Parçalamak”; tarihin sınırlarını zorlayan, kişisel arşivlerin önemini vurgulayan aynı zamanda ne “çöp” tür, neyi saklamak gerekir sorularıyla arşivciliği de tartışan bir çalışma. Kısacası bu serginin arkasında genç, dinamik ve yeni bir tarih yazım yöntemiyle hareket eden bir akademisyen var. Zerman da bu sergiyi bir tarih yazım denemesi olarak görüyor zaten, elbette bir tarihçi adayı olan benim için bu yaklaşım çalışmayı bambaşka bir yöne taşıdı.

Said Bey Arşivi, ailenin yaşayan üyelerinden Hatice Gonnet Bağana tarafından SALT Araştırma’ya bağışlanmış, bu projede ise 1900-1940 dönemine odaklanmış. Hatice Hanım pek çoklarımızın çöp diye attığı objeleri saklamış, kendisi de Hititoloji eğitimi aldığı için bana göre bunları saklamak en doğal refleksti diyerek açıklıyor durumu.

Nedir bu Arşivi Parçalamak?
Pierre Bourdieu der ki yaşamın tutarlılığı bir yanılsamadır, Ece Zerman da bu fikriden yola çıkarak kronolojik bir anlatım kurmaktan kaçınmış. Biyografik illüzyona kapılmamak adına, Said Bey’in hayatını çizgisel bir kurguya indirgememiş onun yerine ellerindeki malzemeyi deyim yerindeyse parçalamayı tercih etmiş. İyi de yapmış, böylece elimizde Said Bey’in çeşitli parçalara bölünmüş samimi ve gerçek hayat hikâyesi kalmış. Bunun sayesinde biz de bir dönemi büyük adamların ve şaşalı kahramanların gözünden değil de bir insanın, bir bireyin gözünden görme şansını elde etmişiz.

Resim üzerinde ki  Osmanlıca yazı: ''genç cumhuriyetin genç ve dinç reisi cumhur abidesi önünde genç nişanlılar''. Temsil kavramının sergideki en belirgin öneklerinden.

Resim üzerinde ki Osmanlıca yazı:  ”Genç Cumhuriyetin Genç ve Dinç Reisi Cumhur Abidesi Önünde Genç Nişanlılar”. Temsil kavramının sergideki en belirgin örneklerinden.

Temsil, Kimlik ve Hafıza dedikleri
Bu üç kavram özellikle vurgulanıyor sergi boyunca. Kimdi bu insanlar, kendilerini nasıl tanımlıyor ve sergiliyorlardı. Nelerin-kimlerin fotoğraflarını saklıyorlardı, hangi şarkıları dinliyor, düğünlerinde ne yiyip ne içiyorlardı bu soruların hepsinin cevabını bulacaksınız sergide. Bir yandan da özellikle Cumhuriyet sonrası değişen bir aile var karşımızda; fotoğraf albümlerine düşkün, tenis oynayan, çay partileri veren, araba-uçak-tren gibi modernitenin araçlarına erişebildiği için gururlu, yeni bir hane ve kadın-erkek ilişki pratiğini tecrübe eden insanlar bunlar. Hatta kendi doğularına karşı geliştirdikleri oryantalist bakış açısını bile gözlemleyebiliyoruz zira kendilerini konumlandırdıkları modern kimlik onların bir bedevi, cami, Kürt ya da kapalı kadın fotoğraflarını albümlerinde ve zihinlerinde egzotik bir çerçeveye oturtmalarına sebep olmuş. Aynı zamanda kendi tarih ve coğrafyaları ile kurdukları ilişki çok enteresan, aile albümünde normalde görmeyi beklemeyeceğiniz fotoğraflar var; bir Selanik manzara fotoğrafının hazin anılar olarak adlandırılması yahut Fransızların Beyrut’a girişini gösteren bir sahnenin saklanması gibi. Ailenin hafızasıyla, yeni kurulan bir ülkenin ulus anlatısı iç içe geçmiş. Derin Terzioğlu’na atıf yapacak olursak, insanlı bir tarih var karşımızda.

Said Bey

Said Bey

Kimdir bu Said Bey?
Gelelim sergideki başrol kahramanımızın kim olduğuna… Said Bey, ölüm ilanından alıntı yapacak olursak “mükemmel Fransızca bilen, garp adabı muaşeretine hakkıyla vakıf, etrafındakilere kendisini sevdirmiş, kibar yaradılışlı” bir insanmış. Fransız tarihçiler François Georgeon ve Paul Dumont’un tanımıyla adeta bir “İstanbullu burjuva karikatürü”, ben prototipi diyeceğim:).

Said Bey; Mekteb-i Sultani’nin ilk Müslüman mezunlarından, Şişli’de bir apartman dairesinde oturuyor, her gününü yaptığı alışverişlerin detayına kadar Fransızca olarak Hachette ajandalarına kaydediyor, evinde bir piyano var, tam bir sinema tutkunu, çocukları bir matmazelden Fransızca dersler alıyor. İşin aslı çok renkli ve eğlenceli bir karakter, daha fazlasını öğrenmek içinse bir an önce (ve şiddetle:)) size sergiyi gezmenizi öneririm.

Meraklısına: Saltonline

P.S. Said Bey’in Berlin seyahatinin anlattığı mektuplardan kurgulanarak, sergide de izleyebileceğiniz iki animasyon hazırlanmış. Özellikle sinema tutkunu Said Bey’in anlatımındaki sinematografik ögeler ve kalabalıktan, trenlerden, ışıklardan nasıl etkilendiğini anlatması dikkat çekici.  Merak edenler şu linklerden izleyebilirler (anlattığım hususlar ise videoların açıklama bölümündeki mektup alıntılarında mevcut) :

Arşivi Parçalamak 1

Arşivi Parçalamak 2

 

Sedef Can
2 comments to “Arşivi Parçalamak: Bir Osmanlı Ailesinde Temsil, Kimlik, Hafıza / 21 Ocak-23 Mart @SALT Galata”
  1. Pingback: mistiklal.com | Mekân ve Hafıza / 13 Mart 19:00 @SALT Galata

  2. Pingback: mistiklal.com | Yılın İlk Uzun Perşembe’si / 30 Ocak @SALT

Bir yanıt yazın