Bugün yazacağım mekân doğum günümde annemle babamın beni götürdüğü Ali Ocakbaşı. Zaten biri sizi götürmezse biraz zor bulursunuz çünkü öyle önünden geçerken görüp de girebileceğiniz bir restoran değil. Perşembe Pazarı taraflarında, nereden döndünüz nereye vardınız anlamadan; eski bir apartmanın içinden asansörle yukarı çıkarak ulaşılan bir yer. Açık adresi şimdi kontrol ettim sokağın tam adı Karaköy Tersane Caddesiymiş, Tarihi Karaköy Balıkçısı ile aynı binada; Grifin Han’da yer alıyormuş.
Tahmin edebileceğiniz gibi manzarası harika, tarihi yarımadaya doya doya bakabiliyorsunuz rakınızı yudumlarken. Modern Ocakbaşı konsepti ile yola çıkmışlar, mekân şık duruyor ama pek karakteristik değil. Biraz da tabii olarak manzaranın gücü mekânı ele geçirmiş, diğer şeyler biraz sıradan duruyor.
Servis başarılı, garsonlar nefes almadan çalışıyorlar. Girer girmez ilgilenmeye başlıyorlar, güler yüzlüler bunlar hep artı. Meze olarak; acılı ezme, patlıcan salatası, haydari ve çiğ köfte söyledik. Acılı ezme eh işte idare eder kıvamındaydı ama diğerleri gerçekten lezzetliydi. Fındık lahmacundan da tam puan aldılar, mini pideninse peyniri benim için çok ağırdı onu yiyemedim.
Bizimkiler ciğer ve çöp şiş denediler. Bayağı izdiham oldu, fotoğrafı falan son anda çekebildim. Sanki bir anda bitti tabak, oradan güzel olduklarına kanaat getirdim. Yoksa ne yalan söyleyeyim ben ikisini de yiyemiyorum. Son zamanlarda insanlar bir şeyleri yemeden fotoğraflarını çekebilmek adına büyük riskler altına girdiğimi de belirtmek isterim Mistiklal Ahalisi, durun durun daha çekemedim ya derken bu yazarınızı bir gün paralayacaklar.. Neyse her şey sizin için canımın içleri bir de tabii boğazımız için.
Ana yemeklere gelirsek kebap olarak annem Adana söyledi ben tavuk şişten şaşmadım, babamsa otlanmacı spor takıldı yani hepsinden aldı birazJ Yemekler güzeldi vesselam ama tatlıları tadamadık zira bana doğum günü pastası olarak pek sevdiğim macaronlardan almışlardı. Artık tatlıları denemek başka bahara kaldı.
Tuvaletler gayet temizdi oradan da sınıfı geçtiler. Bizi en çok rahatsız eden şey turistlerin çok geldiği bir yer olmasından ötürü gürültülü faktörüydü. Bayağı birbirimizle bağırarak anlaştığımız zamanlar oldu diyebilirim. Ses tellerine güvenen arkadaşlar siz gönül rahatlığıyla gidin derim. Hesap adam başı 125 civarı geldi, biraz tuzlu ama işte manzara ve servis ile kurtarıyorlar. Bir daha gider misin derseniz evet giderim ama fiyat itibari ile sürekli uğrayacağım bir ocakbaşı olacağını sanmıyorum.
- André Manoukian Quartet @Fransız Sarayı Bahçesi/ 10 Temmuz 2015 - 4 Temmuz 2015
- “Onlar” İpek Duben @SALT Galata / 28 Nisan – 28 Haziran - 3 Mayıs 2015
- Tiyatro Alesta Nisan 2015 Programı - 2 Nisan 2015
