Litera

Sana notlar hazırladım Litera; ama korkma yazarken unutmayayım diye. Çünkü unutabiliyor insan, hele bir de uzun zaman yazmayı salladığı oluyorsa. İlkbahara girmeden önceydi Litera’ya gidişim, serindi ve bu da yaşadıklarımı – yazacaklarımı etkiliyordu. Sonra yaz geldi, “Üşüdük” yazsam çok belli olacaktı tembelliğim. Ben de sonbahara erteledim. O da bir türlü tam anlamıyla gelemedi, o geldiğinde ben yoktum falan, anca bugüne kısmet oldu. Hayırlı bayramlar…


Litera ya da Ltera, Asmalı’da benzerini göreceğiniz grup (group diye yazılmazsa sayılmıyor) işletmelerden biri. ERC group Galatasaray’da lisenin yanından inen yol üzerindeki bir binayı (bkz: Goethe Inst.) ele geçirmiş ve ‘orta katta annemler oturur üst katta da biz otururuz aşkım’ demek yerine her katı farklı bir işletmeymiş gibi düzenlemiş. Yukardan aşağı sayarsak: Litera en üst katta, terası olan güzel bir restaurant, launge ve club. Ponte ise hem restaurant hem pre-club. Alt katta ısınıp üst kata çıkıyorsunuz galiba. En alttaki işletme ise Avlulu Meyhane. Mantıklı bir tercih, çünkü güzelim manzaraya bir de rakı eklerseniz, tehlikeli sonuçlar elde edebilirsiniz. Ben yazacağım mekana geri dönüyorum…
4 arkadaş ‘Alman mutfağı mı neymiş’ diyerek gittik. Güzel bir bina, asansör mevcut, fakat merdiven biz çıkarken kapalıydı, nedenini anlamadık. Girdiğinizde seveceğiniz güzellikte bir mekan. Sağda kasa-bar, karşınızda kapalı salon ve Haliç’e doğru uzanan manzara, solunuzda da yarı-açık; ama iyi esen bir terası mevcut. Girişindeki zemin camlı, mekanın üstü camlı, yanı camlı. Dolayısıyla ferahlık hissediyorsunuz. Hatta çatıdan yürüyen esrarengiz adamı bile görebiliyorsunuz. Klasiğe dönersek ‘Her türlü etkinlik ve özel gün için gidiliebilir bir yer. Romantik, havalı; ama çok kasıntı da değil’. Kişiselliştirdim epey, liseli kız dedikodusundaki oğlan tiplemesi gibi oldu koca işletme.
Doymak maksadıyla gittiğimiz için masa bakındık; ama kapalı da yer yoktu, açığa geçelim dedik. Teras, balkanlardan gelen soğuk ve taburelerden oluşuyor. Bildiğin kokteyl masalarında yemek yemek zorunda kaldık. Garson doğru düzgün yardımcı olsaydı masa birleştirebilirdi kanımca. Sonuçta kardeş-kardeş yemek yedik. Bu arada menü Alman mutfağından oluşmuyor, heralde Göte Enstitü’yle aynı binada olduğundan böyle bir yanlış bilgi nakli yaşandı. Öyle olsa sosisli, bira ve şinitzelden ibaret olurdu. Halbuki menü çeşitli ve yemeklerin yanında milliyetini gösteren bayraklar görebilirsiniz. İtalyan’ınkinden başka bişey sokmam ağzıma derseniz işinize yarayabilir. Ben milli duygularla mantı yedim ve güzeldi. Yanına da denemek amaçlı Şandi içtim; Bira + Sprite (eh işte). Diğer yemeklerde beğenilmişti yanılmıyorsam.

Menüde fiyatlar normal üstünün biraz üstündeydi. O nasıl olur derseniz: House Cafe normalin üstünün üstüdür, Ara Kafe normalin üstüdür. Bunlardan ekonomik olan her yer normal’dir. Bunu iyi-kötü olarak değil karşılaştırma olarak verdim. Sonuçta manzara da fiyata dahil oluyor karın doyurmasa da.

Gelelim o anın olayına. Üzerine içeceğini döken arkadaş o soğumtırak havada sırılsıklam oldu. Üşümek bir yana, nasıl gidicem bir yana…. Bu zor durumda garsondan şalı isteyip red cevabını da alınca soğuk rüzgarlar biraz daha soğuk esmeye başladı. Neyseki hesabı ödemeye kasaya gidince şef garsoniye durumu farkedip, şalı yanına almasını rica etti ve olay tatlıya bağlandı.

Sonuç olarak, organizasyonlu ve bilinçli bir şekilde giderseniz tahminimce memnun kalırsınız. Siz yine de baharda gitmeyin derim.

Ayrıca adını kendi sitesinde hem Litera hem de Ltera şeklinde yazmalarını, web sitelerine hiç özen göstermemelerini ayıpladım. Özen göstermek iyidir.

Meraklısına:  web mail | twitter | face ekşi mekanist

“Mutlu günler!” | mistiklal ekip
Hüseyin
Takip et!

Bir yanıt yazın