Dosya: Kahve Bahane Değil!

20140314-233536.jpg

Vallahi de değil! En azından benim için değil be dostlar. Beni tanıyan herkesin bildiği gibi; önce kahve vardı, kahve içmek ya da içmemek, bir kahve bağımlısının günlüğü, esas olan kahvedir gibi melodramatik çalışmalarımla ünlüyümdür. Bir de sabah sabah benimle konuşmayın isimli bir eserim var, fakat o henüz yazım aşamasında. İçmediğim de insanlığımdan eser kalmadığı, lanet uyuz bir kadına dönüştüğüm; içtiğim de ise pekmez kıvamında (palavra tabii benim modelimde o komut çalışmıyor) dolaştığım içecektir kahve. Büyük kahve zincirleri şu yana dursun, Mistiklal olarak İstiklal’e dair özel bir kahve dosyası yapmanın zamanı çoktan gelmiştir diyor; sizi en sevdiğim kahve mekânları ile baş başa bırakıyorum:

Gölge

İstiklal’deki Olivia Çıkmazı’nda bulunan Gölge Kahve benim için çok özel bir yer. On senedir bilfiil düzenli müşterisi olduğum, bir zamanlar pek kimsenin bilmediği ufak bir kahve iken bugün büyüyüp genişlemiş hatta ünlenmiş bir mekân. Bir manada orada büyüdüm diyebilirim; her Cuma okul çıkışı nefes almadan dedikodu yaparak yan masaları kaçırdığımız (ergenlik stayla), sayısını bilmediğim kadar kahveyi üst üste içtiğimiz, bir de yanında Brüksel Muhallebisi yemekten hiç bıkmadığımız günlerin anıları ile doludur Gölge. Bu sebepten İstiklal’de kahve içmek istediğim de ilk aklıma gelen yerlerden biri. Her zaman taze kahve bulmak mümkün, tatlılar ise çok lezzetli. Öğle saatleri dışında arkadaşlarla sohbet etmek için de gayet ideal.

Mandabatmaz

Ha siz şimdi diyeceksiniz ki Mandabatmaz’ı senden öğrenecek değiliz. Elbette ki haklısınız, buranın şöhreti malumumuz ancak kahve dediğimiz vakit anmadan geçmek olmazdı. Türk Kahvesi için tartışmasız Beyoğlu’ndaki en iyi yerdir, ötesi de yoktur diyoruz.

Karabatak

Bildiğiniz gibi Karabatak, Karaköy’de bulunuyor. Hatta değişen Karaköy’ün ilk ve en güzel kahvelerinden biri desek abartmış olmayız. Tek sorun çok popüler olması! Yer bulmanın her geçen gün zorlaştığı bir ortamı var zira. Ama kahvenin hakkını veriyorlar mı veriyorlar arkadaş! Zaten Julius Meinl satıyorlar oradan direkt bir kalbe hitap durumu mevcut. Atmosferi ve atıştırmalıkları ile de öne çıkan, güzel bir işletme. Bir de buzlu Americano’yu henüz burası kadar iyi yapan bir yer görmedim, bu sebepten yazları daha çok uğruyorum diyebilirim.

20140315-001113.jpg

The House Café Tünel

House Café’yi giderek zıvanadan çıkan fiyat politikasından ötürü eskisi kadar desteklemediğim aşikâr. Fakat özellikle Tünel şubesinin daha sakin olması (özellikle gündüzleri), bir de henüz herhangi bir şubesinde kötü kahve içmemiş olmam, onları da bu listeye almama vesile oldu. Kahvenin yanında gelen o minik kurabiyeler var ya çok lezzetliler ya! Şimdi tabii ki her yerde geliyor o yüzden kimse pek umursamıyor. Ama bir vakitler o kavram pek yerleşik değildi ve o zamanlarda bile kahve sunumuna dahildiler House Café’de. İşte bunun için bile onları saygıyla anıyorum.

Kronotrop

Oturulacak yeri üç dört sandalyeden fazla olmadığından, al ve çık (take away) mantığı ile işleyen bir yer Kronotrop. Galatasaray’dan Tophane’ye inen yokuş üzerinde bulunuyor. Daha önceki ayrıntılı yazımda belirttiğim üzere kahve snoplarına uygun bir yer. Mükemmel güler yüz hayır, mükemmel sunum hayır ancak mükemmel kahve evet diye özetleyebilirim. Çekirdek olarak alıp, evinizde de içebilirsiniz.

7 gr Art Café

Burası aslında yeni bir mekân, henüz özel bir inceleme yazısı hazırlama fırsatım olmadı fakat en kısa zamanda el atacağım o duruma. İsmini espresso’ya konulan kahve miktarından alan bu mekân ve genç bir çift tarafından işletiliyor. Çok yaratıcı bir menüsü, şık da bir dükkânları var. Death Wish Americano benim favorim oldu! Fakat sütlü kahveleri daha bir güzel süslüyorlar hani, haberiniz olsun. Öğrenci indirimi yapmalarını çok beğendim. Kısacası harika sunumları var, lezzet kesinlikle İstiklal’deki pek çok yere fark atıyor. Tatlılar ise annenizin elinden çıkmış gibi diyeyim, varsın gerisini siz anlayın.

Pera Café

Son mekânımız, Pera Müzesi’nin içinde bulunuyor. Açık konuşacağım, listeye alıp almamakta büyük tereddüt yaşadım çünkü burayı o kadar çok seviyorum ve o kadar sakin ki (hala!). İlk başlarda yeni bir sergi olduğunda kısa bir soluklanma için oturduğum, bazen de Türk Kahvesi içip kalktığım bir yerdi. Ancak zamanla bağımlılık yaptı! Şimdi oturduğum zaman kök salıyorum sanki. Mandabatmaz’dan gayrı en sevdiğim Türk Kahvesini burası yapıyor, likörle sunmalarına da bayılıyorum tabii. Bunun dışında diğer kahveleri de çok lezzetli. Tatlı tuzlu menüdeki her şeyi gönül rahatlığıyla öneririm, öyle söyleyeyim. Laptop ve kitapla gidilip sabahtan akşama oturulabilecek bir kahve.

P.S Ana görsel olarak kullandığımız tablo “Kahve Keyfi” ismiyle biliniyor. Ressamı belirsiz (Fransız Okulu), tarih 18. yüzyılın ilk yarısı, Suna ve İnan Kıraç Vakfı Oryantalist Resim Koleksiyonu’na ait.

Sedef Can

Bir yanıt yazın